AKP'nin kelime oyunları neyi gizliyor?

AKP sözcüsü umumi hela hesabının yanına galoş hesabını ekledi

GÜNCEL
Perşembe, 3 Mayıs 2018 (6 yıl 5 ay önce)

Bahadır Özgür



 



AKP sözcüsü Mahir Ünal, "Kılıçdaroğlu SGK'nın başındayken galoş 25 bin liraydı" dedi ve 'umumi hela hesabı'nın yanına bir de 'galoş hesabı' ekledi. Bir süredir AKP'lilerin fena halde kelime oyunlarına sarması dikkati çekiyor. Gelin "Böyle kelime oyunu yapan..." diyen İngiliz yazar Stern'e kulak verip, şu işin perde arkasını biraz kurcalayalım...



 



Güliverin Gezileri‘nin yazarı Jonathan Swift yoksulluğun çözümü için “Mütevazı Bir Öneri” başlıklı broşüründe, İrlandalı çocukların etinden ve derisinden yararlanmayı önerir. “Besili olanları kesip zenginlere yediririz, derilerinden de kıyafet dikip aristokrat kadınlara giydiririz” der.



 



Swift’in hesabı son derece basitti: Bir çocuğun besili yaşa gelene kadarki masrafı 2 şilindir ve 10 şiline satılacaktır. Böylece çocuk başına 8 şilin kâr eden aileler, gelecekteki masraflardan da kurtulacaktır. Bu arada çocuk etinin buğulama, kızartma, fırınlama veya haşlama olarak, çok lezzetli, besleyici olduğunu da ekler. İşte ‘cahil’ ekonomistlerin bir türlü anlayamadığı şey buydu.



 



Dönemin tuhaf iktisadi aklını alaya alan Swift elbette bir hiciv ustasıydı, ama AKP Sözcüsü Mahir Ünal için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Zira, 16 yıldır iktidarda olan bir partinin sözcüsü olarak ekonomik durumu ‘galoş hesabıyla’ açıklamak, Swift’in dahi tahayyül gücünü aşıyor.



 



24 Nisan günü Mahir Ünal, devletin sürekli borçlandığına dair eleştirilere, “Kılıçdaroğlu SGK’nın başındayken galoş 25 bin liraydı. Çünkü henüz biz iktidar olmamıştık ve liradan altı sıfır atılmamıştı” yanıtını verdi. Böylece ‘umumi hela hesabı’na bir de ‘galoş hesabı’ ekledi.



 



Kılıçdaroğlu’nun, Demirtaş’ın ismini garip garip yazmalar, insanların canını acıtan olaylar karşısında acayip acayip tanımlamalar derken AKP’lilerin bir süredir fena halde kelime oyunlarına tutulması dikkati çekiyor. “Böyle kelime oyunu yapan….” deyip, devamını yazının sonuna bırakalım ve şu ‘galoş’ olayının perde arkasını biraz kurcalayalım.



 



ÇAR BABAMIZ BÖYLE BUYURDU!



 



Ünal’ın açıklamasından sadece dört gün önce, Resmi Gazete’de seçim ilanının gürültüsü içinde kaybolup giden yeni bir karar yayınlandı. Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı düzenleme şöyleydi: “Devlete ait üniversitelerin tıp fakültelerine bağlı sağlık hizmeti sunan enstitüleri döner sermaye işletmelerinin ilaç ve tıbbi malzeme alımlarına ilişkin borçlarının ödenmesinde uygulanacak iskonto oranları hakkındaki karar.”



 



Sıradan vatandaşın zerre anlamayacağı dille yazılan düzenlemeye bir de iskonto tablosu ile feragatname eklendi. Özetle deniliyordu ki, kamu hastaneleri boğazına kadar borca battı ve bunları ödemeleri imkansız. Hükümet olarak alacaklı yüzlerce şirkete önerimiz; 2014’ten beri olan borçları ya yüzde 20’lere varan oranda siler, kısa vadeli olanları uzun vadeye çevirir, açtığınız davaları geri çeker, faizleri unutursunuz, ya da tek kuruş ödeme yapmam, olan size olur. Ne dersin ki, Çar babamız böyle buyuruyor!



 



İşte iskonto tablosunun ve feragatnamenin anlamı budur. Hükümet sağlık alanındaki borçlarla ilgili olarak firmaları alenen moratoryumla, yani yasayla borçları ödememekle tehdit ediyor. Ekranlarda dalga geçtikleri geçmişin SGK’sından daha vahim bir tablo duruyor karşımızda çünkü. Hastanelerin bilançoları enkaza dönüşmüş vaziyette. Bunu biz değil, bizatihi hastaneleri yönetenler söylüyor zaten.



 



Gözünüzden kaçmıştır belki, yüz ve kol nakilleri ile dünyada nam salan Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nin Başhekimi Prof. Dr. Bülent Aydınlı henüz üç ay önce adeta isyan etti. Medikal firmalara olan 250 milyon liralık borç nedeniyle kırmızı alarm verdiklerini, ameliyat dahi yapacak ekipmanları ve ilaçları alamamaya başladıklarını anlattı. Alacaklı yerli firmaların malzeme vermemesi nedeniyle 3-4 katı pahalı fiyata yabancı firmalardan borçlandıklarını belirtti. Ve imayla değil, açıkça durumu özetledi: “Olay artık son noktaya geldi.”



 



Meselenin öteki yüzünü de Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) İlaç ve Tıbbi Malzeme Meslek Komitesi Başkanı Ümit Kalkan’dan dinleyelim: “2014 yılından alacaklarımız var. Yerli firmalar ürün satışını tamamen durdurdu. Medikalci arkadaşlarımız evini, arsasını satıp işe yatırmıştı. Şimdi ise bankalar temlik bile almıyor. Orası tamamen batak.”



 



Şu anda tek kuruş dahi ödemeye mecali kalmamış 43 üniversite hastanesinin 6 milyar lira, kamu hastanelerinin ise 11 milyar liraya yakın borcu bulunuyor. Temel sağlık hizmetleri ve aciller dışında ameliyatların, röntgen çekimi randevularının aylar sonraya atılması boşuna değil. Tabii seçmen kızmasın diye özel hastanelere yönlendirilen hastaların maliyeti de bu arada SGK’ya yükleniyor ki, ileride yaşanacak büyük depremin gerilimi asıl orada birikiyor. Nitekim mart ayı itibariyle SGK’nın açığı 34 milyar liraya ulaştı ve eldeki 16 gayrimenkul panikle satışa çıkarıldı.



 



***



 



Gelelim AKP’lilerin pek sevdiği şu kelime oyunlarına…



 



İrlandalı Swift’le açtık, İngiliz yazar Laurence Sterne’le kapatalım o zaman. Tristram Shandy-Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri adlı romanındaki tekinsiz karakter için, “Böyle kelime oyunu yapan yankesicilik bile yapar” der, Stern.



 



‘Umumi hela hesabı’, ‘galoş hesabı’ derken 2019’da çökmüş bir sağlık sistemiyle karşılaşırsanız eğer, “Beyefendinin Hayatı”nı hatırlayın, bugün şen şakrak yapılan kelime oyunlarının ne anlama geldiğini anlarsınız. (Gazete Duvar)