Seçimlerden sonraki ilk icraatlardan birinin memurların iş güvencesinin gaspı olacağı anlaşılıyor
Partili Başkanlık sistemine geçişin (namı diğer Hitlerci tipte faşizm) son etaplarının tamamlanması için yapılacak seçimlere dair dalavereler dönerken aynı zamanda devlet ve rejim biçimine uygun yapılanmaya dair planlar-planlamalar da yapılıyor. AKP’yle iç içe geçen devlet, şimdi bir de kendisi için çalışan memurların çalışma biçimini neoliberal birikim modeline göre dönüştürmeye çalışıyor: Tüm memurlar sözleşmeli olmalı, performansa göre çalışmalı diye buyuran Binali Yıldırım bu hedefi geçtiğimiz günlerde açıktan dile getirdi.
Yıldırım’ın dillendirdiği sözleşmelilikle hem emekçiler performans sistemi denilen kırbaçla kontrol altına alınmak hem de geniş bir kadrolaşma ve siyasi kontrol sağlanmak isteniyor.
Cumhuriyet’teki habere göre kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verileceği söylenerek çıkarılan KHK’nın tozu dumanı dinmemişken Yıldırım’ın, esas meramlarının tüm çalışanların sözleşmeli olması olduğunu söylemesi “şimdi ne olacak?” belirsizliğine neden oldu. Haberde devlet yetkililerinin yeni bir model üzerinde çalışıldığını söyledikleri, “İlk verilmesi gereken karar da yeni işe alınacak olanların hangi kapsamda kamuya gireceği? İşçi mi, memur mu, sözleşmeli mi olacaklar? Bu konuda net bir karar alındığında sistem hızla oluşturulur. Bunun için de hükümetin bir karar vermesi gerekiyor, o karar bekleniyor” diye sordukları belirtiliyor.
Kısacası başkanlık sistemine resmi geçişle birlikte devlet çalışanlarının iş güvencesinin gasbedilmesi, performans köleliğine mahkum edilmeleri, keyfi kıyımlara ve kadrolaşmaya açık hale getirilmeleri de yapılacak ilk işlerden biri olacak.
Üzerinde çalışıldığı belirtilen ve uzun süredir de yapılmak istenen şey buydu...