Hükümet “çözüm” dediğinde çözüm, “savaş” dediğinde “savaş” diyen Doğan Medya dramatik çöküşten kurtulamadı
İrfan Aktan
Çözüm sürecinin göreli “özgürlük” ortamında, hükümetin o dönemki politikasıyla paralel şeyler yazarak Kürt sorununun çözümü için cesur çıkışlar, değerlendirmeler, öneriler yapan gazeteciler, çözüm süreci bittikten sonra bu yaptıklarının bedelini ağır bir biçimde ödedi. Yandaş gazetecilerin yazıp çizdikleri yargı konusu olmazken hükümete muhalefet edenler çözüm sürecinde yazdıklarından ötürü yargılandı; hapse atılanlar, ülkeyi terk etmek zorunda kalanlar oldu.
Doğan Medya ve onun öne çıkan kalemleri ise hükümetin yeni çizgisine uyum sağlama konusunda ilk etapta bocaladıysa da bir şekilde iktidara yanaşmayı başardı. Kimisi fark ettirmemeye çalışarak kimisi açıkça ilan ederek yaptı bunu. Aydın Doğan’ın affedilmek için araya temsilciler sokması, maaşlılarının geçmiş hiç yaşanmamış gibi yapmaya çalışması, tweet silmesi, binbir takla atması çare olmadı. Neticede “yerli ve milli” olmayı başaranlar kaldı, bocalayanlar kızağa çekildi, başaramayanlar elendi.
Fakat Doğan Medya’nın çöküşüyle/satışıyla birlikte yeni bir eleme sürecinin başlayacağı açık. Üstelik bu sefer süzgecin delikleri çok daha dar. O süzgeçten geçebilmek için hiç olmadığı kadar ufalmak, zerreciğe dönüşmek, mümkünse “sıfırlanmak” gerekecek. Yeni havuzun taze suyunda yüzmek isteyen yandaş kalemler, Doğan Medya’dakileri elemek için acımasız bir rekabete girişecek. Yeni sezonda bu açıdan epey atraksiyonlu sahneler olacak. Ancak bu diziden çıkarılacak ders kimin süzgeçten geçip geçemeyeceği, nasıl geçeceği değil, ilkesizliğin beslediği korkaklığın ve “uyumlu muhalefetin” bedeli. Haliyle de bu dersin öğrencisi Aydın Doğan’ınkiyle benzer bir “uyumlu muhalefet” yürüten Kemal Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu ile Doğan’ın AKP’ye “muhalefeti” birbirine benziyor ve bu gidişle kaderleri de birbirine benzeyecek gibi görünüyor.
Kılıçdaroğlu’nun, “HDP’yle en çok çatışan partiyiz, MHP’den bile çok”, “50 tane Afrin’i bir askerimin hayatına feda ederim”, “Olası Menbiç operasyonunu destekleriz” gibi açıklamalarıyla, Aydın Doğan’ın “82 yaşındayım ama bugün ‘cepheye git’ deseler giderim” demesi ikiz kardeşlerin kıyafetleri gibi.
Hükümet “çözüm” dediğinde çözüm, “savaş” dediğinde “savaş” diyen Doğan Medya dramatik çöküşten kurtulamadı. Bu çöküş Kılıçdaroğlu için önemli bir alamet. Aslında çok alametler belirdi ama, Doğan Medya’nın çöküşü, mevcut süreçten “uyumlu muhalefetle” çıkmaya çalışan Kılıçdaroğlu için en taze, en çıplak alamet.
Fakat Kılıçdaroğlu’nun, tıpkı Aydın Doğan gibi alametlerden ders çıkarmadığı, çıkaramadığı ve çıkaramayacağı hemen her açıklamasına yansıyor.
CHP içinde Kılıçdaroğlu’na karşı muhalefet yürüten bazı “demokratlar” da buna işaret ediyor. Ne var ki onlar da Kılıçdaroğlu’na muhalefet ederken “aman ağzımızın tadı bozulmasın” uyumluluğunda, ürkek; “yapıcı muhalefet”te Kılıçdaroğlu’ndan geri kalmıyorlar.
Ana muhalefeti yeteri kadar muhalif görmeyenlerin parti içi muhalefetinin sınırları, bırakın iktidarı, Kılıçdaroğlu’nu bile zorlamıyor.
Ayrıca AKP’nin agresif siyasetiyle kendi kendini bitireceğini ümit edenlerin, bu ümidi sahte bir umut olarak pompalayanların, parti içi muhalefeti “uyumlu” kılanların yaptığı şey muhalefet değil, iktidar hegemonyasının kolaylaştırıcılığı, alıştırıcılığı gibi görünüyor.
CHP içinde Kılıçdaroğlu’na, Kılıçdaroğlu’nun AKP’ye yönelik “muhalefetine” benzer tarzda muhalefet edenlerin hali, patron ve iktidarla doğrudan çatışmak, işini kaybetmeyi göze almak yerine küçük küçük, iğneli laflar ederek bile önemli bir iş yaptığını zanneden Doğan Medya’daki “demokrat” kalemlerin haline benziyor. Doğan Medya’daki bu isimler yakında ya “her şeye rağmen burada durmak yine de önemli” diyerek AKP’nin salladığı elekten geçmek için biraz daha ufalmaya çalışacak veya tasfiye edilecek.
Aynı kaderi, “her şeye rağmen burada olmak önemli” deyip Kılıçdaroğlu’na sert muhalefet yürütmekten imtina eden, haykırmak yerine homurdanmakla yetinen CHP’li demokratların paylaşmayacağını söylemek için epey naif olmak lâzım. Bu naifliğe kapılmayanların, Kılıçdaroğlu’nun muhaliflerine de muhalefet etmesi, yahut Kılıçdaroğlu muhalefetine muhalefet edenlerin, tepki gösterdikleri muhalefet biçimini taklit etmekten vazgeçmesi hayati görünüyor. Bu son cümlenin traji-komikliği, yaşadığımız vaziyete denk düşen bir özet olarak okunabilir.
gazete duvar